top of page

Hakkında Haberler

Deniz GEZMİŞ' e infaz sehbasında işkence..

Halit ÇELENK Röportaj / Ocak 2007

 

89 yaşında  kanser ve astım rahatsızlığı yüzünden 5 Mayıs 2011 yılında vefat eden, o dönemim tanığı Avukat Halit Çelenk' in ''Bir türlü gözümün önünden gitmiyor'' dediği saatler şöyledir...

Ulucanlar cezaevi'nin avlusunda kurulan darağacı, başgardiyanın odasının penceresinden net bir şekilde görülüyordu. Biz cezaevine geldiğimizde deniz bu odaya alınmıştı ve pencerenin tam karşısındaki koltukta oturuyordu. Deniz'in biraz sonra can vereceği darağacı, tam karşısında duruyordu. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra Deniz'i darağacına çıkardılar. İnfaz sürerken, odaya Yusuf' u getirdiler, Yusuf pencereden Deniz'in son nefes verişini izledi. Yusuf infaz edilirken de Hüseyin' i odaya getirdiler ve o da Yusuf'un infazını saniye saniye gördü.


İnfaz kesinleşince darağacında can vermenin ne kadar süreceğini düşündüm. Hukuk fakültesi'nde okuduğumuz ''Adli tıp'' kitabında asılarak ölümün bir kaç dakika içinde gerçekleşeceği yazıyordu. Deniz'in infazı yaklaşık 45 dakika sürdü. Avukat arkadaşım Mükerrem Erdoğan' la birlikte cezaevi doktoru ile tartışmaya başladık. Bunu farkeden cellat yanımıza yaklaştı ve ''Deniz çok ağır olduğu için ip kopmasın diye çift imlik kullandım, infaz çift imlik kullandığım için uzadı'' dedi. Birkaç dakika içinde sona erecek olan infazın, çift imlik atılarak sürmesinin adı da ''İşkencedir''. Cellatın açıklamasından sonra duruma itiraz edince Yusuf ve Hüseyin'in infazlarında tek imlik kullanıldı.

Deniz'lerin idamı sırasında gözümün önünden gitmeyen bir başka sahne ise idam cezası veren mahkeme başkanı Ali Elverdi'nin bir ağaca dayanarak sigara içmesidir. Deniz, Yusuf ve Hüseyin darağacına doğru yürürlerken Ali Elverdi, sigarasını tüttürüp havaya üflüyordu. Ben bu davranışı da bir işkence olarak tanımlıyorum. Çünkü o sigara acı değil bir keyif sigarasıydı..

Deniz sehpaya çıkarıldıktan sonra ayaklarının altındaki tabureyi kendisi tekmeledi. Tabure yere düştü ancak Deniz boşlukta asılı kalmadı. Çünkü boyu uzun olduğu için ayakları masaya değiyordu. Bu durumu gören savcı yardımcısı Veysi Sami, cellatı uyararak, ''Masayı çek masayı çek'' diye bağırdı. Bu süre içinde Deniz'in bilinci büyük bi ihtimalle yerindeydi. Cezaevi doktoru 15 dakika ara ile 2 defa Deniz'in nabzına baktı ve attığını söyledi.Darağacındaki kişinin o dakikalarda neler yaşadığını düşünebiliyormusunuz? Deniz'in boyunun uzun olduğunu bile bile ayaklarının değeceği bir masa konulması ''İşkence'' den başka hangi sözle açıklanabilir? 

Halit Çelenk Denizlerin yargılanma sürecini ve idam sürecine ilişkin tüm tanıkları kaleme alarak “İdam Gecesi Anıları ve Kararlar” isimli bir kitap yazmıştır.

İdam ettiren mahkeme başkanı Ali Erverdi boğularak öldü..

Radikal Haber / 14.04.2010

 

 

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararını veren Ankara 1 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi'nin Başkanı emekli Tuğgeneral Ali Elverdi, yediği yemek nefes borusuna kaçınca solunum yetersizliğinden öldü. 86 yaşında ölen Elverdi,

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının asılmasını da izlemiş ve "İdam sehpasında bile komünizm propagandası yaptılar" demişti.

Anayasal düzeni ortadan kaldırmak' suçlamasıyla yargılanan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamlarına karar veren Ankara 1 Nolu Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanı emekli Tuğgeneral Ali Elverdi dün hayatını kaybetti. Elverdi, Ankara Çankaya'da kaldığı evinde fenalaşarak Güven Hastanesi'ne kaldırıldı. Hastaneye ulaştırılamadan ölen Elverdi'nin ölüm nedeni kayıtlara, 'yediği yemeğin nefes borusuna kaçması nedeniyle solunum yetmezliği' olarak geçti.  Elverdi'nin oğlu İskender Elverdi, sabah saatlerinde babasının yanında olduğunu anlatarak, "Saat 13'te ölüm haberini aldık. Bakıcı kadın bize 'birden bire nefesi kesildi' dedi. Babam  MS hastasıydı zaten hastalık son dönemlerde ilerlemişti. Yutkunma zorluğu çekiyordu uzun zamandır konuşamıyordu" dedi.

 

İskender Elverdi, babasının uzun zaman sol örgütlerin hedefi olduğuna da dikkat çekerek "Uzun zaman tehdit aldı.

Ancak son dönemlerde ölü biliyorlardı"dedi.

Elverdi, babası için Askeri bir tören düzenleneceğini belirterek "Milletvekilliği de yaptı. Ancak babam aslında bir askerdi. 35 yıl  askerlik yaptı. Bu nedenle askeri tören düzenlenecek" diye konuştu.

Elverdi, 12 Mart muhtırasının ardından ilan edilen sıkıyönetim sürecinde Ankara 1 Nolu Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanlığı'na getirildi. Elverdi buradaki yargılamalar sırasında verdiği kararlar nedeniyle çok tartışıldı. Ancak Elverdi'nin en çok tartışılan kararı Deniz Gezmiş ve arkadaşları hakkında verdiği idam kararı oldu. Elverdi, 'anayasal düzeni ortadan kaldırmak' suçlamasıyla yargılanan Gezmiş ve arkadaşlarını 6 Mayıs 1972'de idama mahkûm etti. Elverdi, Gezmiş ve arkadaşlarının idamını da izledi. İdamın ardından Elverdi'nin, "İdam sehpasında bile komünizm propagandası yaptılar" sözleri uzun süre hafızalarda silinmedi.

Elverdi, Tuğgeneral rütbesiyle emekli olduktan sonra, aynı davanın savcısı Baki Tuğ ile birlikte siyasete atıldı. Elverdi, 1977 yılında Adalet Partisi'nden Bursa milletvekili  seçildi. Elverdi, 1980 yılında yazdığı 'Bu vatana Kastedenler' isimli kitabında, dönemin gençlik hareketlerini ağır bir dille eleştirerek, Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmelerinin zorunluluğunu savunmuştu. Elverdi, verdiği röportajda ise , 1961'de idam edilen Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu için "şehit" ifadesini kullanırken, Gezmiş ve arkadaşlarının idamı için, "İdamları ibret-i müessese olmuştur. Onlar asıldıktan sonra hadiseler durmuştur" demişti.

Elverdi, idamları önlemek için mücadele eden Mahir Çayan'ın arkadaşlarından Ertuğrul Kürkçü, için de, "İdam edilmesi gerekirdi" ifadelerini kullanmıştı. (MHB/EK)

İnfaz tanıklarından Burhan Dodanlı, 40 yıl sakladığı idam yaftalarını Ulucanlar Cezaevi Müzesi'ne bağışladı

NTV Haber / 14.05.2012

 

 

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan'ın idam edildiği 6 Mayıs 1972 gecesinin gazeteci tanığı eski Anadolu Ajansı muhabiri Burhan Dodanlı, 40 yıl sakladığı idam yaftalarını Ulucanlar Cezaevi Müzesi'ne bağışladı.

 

Dodanlı teslim törenin ardından yaptığı açıklamada, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının davasını başından sonuna kadar 3 arkadaşıyla birlikte Anadolu Ajansı muhabiri olarak yakından izlediklerini ve idam anına tanıklık ettiklerini belirtti.

 

Dodanlı, süreci yakından izlemesi nedeniyle Ankara 1 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanı Tuğgeneral Ali Elverdi tanıştığını ifade ederek, ''Ali Paşa'ya, 'verdiğiniz karar Yargıtay ve meclisin onayından geçerse idam safhasını ajans muhabirleri olarak izleyebilir miyiz' dedim. Önce 'mümkün değil' karşılığını verdi. Sonra 'o gün idamın infaz edileceği yerin kapısına kadar gelebilirsen, söz seni içeri alacağım' dedi. Geleceğime ihtimal vermiyordu'' şeklinde konuştu.

İdam gecesi sokağa çıkma yasağı olmasına rağmen bu ana tanıklık etmek için Ulucanlar Cezaevi'ne doğru yola çıktığını anlatan Dodanlı, şöyle konuştu:

''Akşam üzeri yola çıktım. Ancak Samanpazarı'nda çevirdiler. Nereye gittiğimi sordular. 'Evime gidiyorum' dedim. İlk çevirmeyi böyle geçtim. İkinci çevirmeyi de geçtikten sonra komandolar tarafından yakalandım. Askerlere 'beni Ali Paşa'ya götürün ona mesajım var dedim'. Ali Elverdi kısa bir süre sonra geldi. 'Sen misin, gel, gel' dedi. İçeriye aldı beni. Sonra, bu durumdan kimseye bahsetmememi istedi. 28 yıl bahsetmedim, ajansta dahi Ali Elverdi'nin isminden kimseye söz etmedim. Sonra 2000 yılında bir televizyon programına çıkacaktım ve kendisini aradım. 'Paşam, ben televizyona çıkacağım, çok ısrar ederlerse isminizi vereyim mi' dedim. Verebileceğimi söyledi.''


İdam gecesi Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının boynuna asılan yaftaları yine Ali Elverdi'den uzun uğraşlar sonucu aldığını dile getiren Dodanlı, ''Deniz'in odasına girdik, ona yaftadaki özeti okudular. Babasına mektup yazdı. Tabi bu idamları hızla infaz etmek istiyorlardı. Çünkü dönemin Başbakanı ve iki bakanı daha önce asılmıştı 'üçe üç' diyorlardı. İdam sehpasında Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan yaklaşık 15 dakikada hayatını kaybederken, Deniz Gezmiş, tam 52 dakika boyunca yaşadı'' dedi.

Burhan Dodanlı ayrıca sonradan o gece ve önceki süreçte yaşananları kaleme aldığı kitabından dolayı İstanbul'da 20 yıl boyunca yargılandığını ve beraat ettiğini kaydetti.

Web Tasarım: N.U.S © 2016

bottom of page